Deliorman’ın Adı Deli
Deliorman’ın Adı Deli
Türk Kültürümüz Ölmeyecek
Bizler, doğduktan sonra hemen bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz, yani eğitim almak için, özellikle anne, baba, öğretmenlerimiz, emek veriyoruz. Yaşadığımız ülkemizin toplumu içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirmek için uğraşılar yapıyoruz.
Eğitim, belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesi olduğundan dolayı bu güzel ve sıcak yaz günlerinde de durmadan usanmadan çalışmalarımızı devam ediyoruz. Özellikle Türk olduğumuzdan dolayı Türk kültürümüzü tanımak, tanıtmak, hatırlatmak ve geliştirmek için 140 çocuk ve öğretmen civarında eğitim almaya başlıyoruz. Dahi Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” sözlerini sizlere hatırlıyoruz. Bir de Terry’nin “Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık” düşüncesini hatırlatarak Türkiye destekleriyle eğitim alan kursiyerler, döner dönmez Şumnu Kültür Evi, geleneksel yaz kurslarını düzenleyecek. Kurslara katılanlar, öğrendiklerini arkadaşlarına aktarmaya çalışacak ve sonucunda gelen bayramlar günlerinde bu güzellikleri sergilemeye, manevi değerlerimizi tanıtmaya özen gösterecek, Türk folkloru, Türk edebiyatı ve Türk sanatların büyülü özelliklerini bizlerden farklı olan, farklı etnik grup temsilcilerine tattıracak. Ayrıca Atatürk’ün “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır” eğitim ile ilgili sözleri ve felsefesi gibi Bulgaristan’da oturan Türklerin Türkçe, Türk kültürü ve Türk eğitimi ile ilgili olan bazı eksiklikleri kapama çabalarımızın sonuçları güzel olacağına inanıyoruz. Bilgi, aklın ilacı olduğundan dolayı bir sonraki Mozaik dergisi sayısında imbikten süzülmüş hayat gibi öğrendiklerimizi sizlere ayrıntılı anlatmak istiyoruz, çünkü. Hz. Ali” Bilgiyle dirilenler ölmez” demiş.
Bizler de yakın geçmişte, çok zor günlerimize rağmen, bilgi kaynaklarımız olmamasına rağmen, yasaklara ve ezgilere rağmen ölmedik. Bu gün de, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki imzalanan anlamlı ve yararlı ekonomi, eğitim, kültür, spor ve sosyal sözleşmelerin sayesinde Türk kültürümüz ölmeyecek diyoruz, gurur ve mutlulukla ifade ediyoruz.
_________________
Bizler, doğduktan sonra hemen bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz, yani eğitim almak için, özellikle anne, baba, öğretmenlerimiz, emek veriyoruz. Yaşadığımız ülkemizin toplumu içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirmek için uğraşılar yapıyoruz.
Eğitim, belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesi olduğundan dolayı bu güzel ve sıcak yaz günlerinde de durmadan usanmadan çalışmalarımızı devam ediyoruz. Özellikle Türk olduğumuzdan dolayı Türk kültürümüzü tanımak, tanıtmak, hatırlatmak ve geliştirmek için 140 çocuk ve öğretmen civarında eğitim almaya başlıyoruz. Dahi Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” sözlerini sizlere hatırlıyoruz. Bir de Terry’nin “Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık” düşüncesini hatırlatarak Türkiye destekleriyle eğitim alan kursiyerler, döner dönmez Şumnu Kültür Evi, geleneksel yaz kurslarını düzenleyecek. Kurslara katılanlar, öğrendiklerini arkadaşlarına aktarmaya çalışacak ve sonucunda gelen bayramlar günlerinde bu güzellikleri sergilemeye, manevi değerlerimizi tanıtmaya özen gösterecek, Türk folkloru, Türk edebiyatı ve Türk sanatların büyülü özelliklerini bizlerden farklı olan, farklı etnik grup temsilcilerine tattıracak. Ayrıca Atatürk’ün “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır” eğitim ile ilgili sözleri ve felsefesi gibi Bulgaristan’da oturan Türklerin Türkçe, Türk kültürü ve Türk eğitimi ile ilgili olan bazı eksiklikleri kapama çabalarımızın sonuçları güzel olacağına inanıyoruz. Bilgi, aklın ilacı olduğundan dolayı bir sonraki Mozaik dergisi sayısında imbikten süzülmüş hayat gibi öğrendiklerimizi sizlere ayrıntılı anlatmak istiyoruz, çünkü. Hz. Ali” Bilgiyle dirilenler ölmez” demiş.
Bizler de yakın geçmişte, çok zor günlerimize rağmen, bilgi kaynaklarımız olmamasına rağmen, yasaklara ve ezgilere rağmen ölmedik. Bu gün de, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki imzalanan anlamlı ve yararlı ekonomi, eğitim, kültür, spor ve sosyal sözleşmelerin sayesinde Türk kültürümüz ölmeyecek diyoruz, gurur ve mutlulukla ifade ediyoruz.
Eğitim, belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesi olduğundan dolayı bu güzel ve sıcak yaz günlerinde de durmadan usanmadan çalışmalarımızı devam ediyoruz. Özellikle Türk olduğumuzdan dolayı Türk kültürümüzü tanımak, tanıtmak, hatırlatmak ve geliştirmek için 140 çocuk ve öğretmen civarında eğitim almaya başlıyoruz. Dahi Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” sözlerini sizlere hatırlıyoruz. Bir de Terry’nin “Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık” düşüncesini hatırlatarak Türkiye destekleriyle eğitim alan kursiyerler, döner dönmez Şumnu Kültür Evi, geleneksel yaz kurslarını düzenleyecek. Kurslara katılanlar, öğrendiklerini arkadaşlarına aktarmaya çalışacak ve sonucunda gelen bayramlar günlerinde bu güzellikleri sergilemeye, manevi değerlerimizi tanıtmaya özen gösterecek, Türk folkloru, Türk edebiyatı ve Türk sanatların büyülü özelliklerini bizlerden farklı olan, farklı etnik grup temsilcilerine tattıracak. Ayrıca Atatürk’ün “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır” eğitim ile ilgili sözleri ve felsefesi gibi Bulgaristan’da oturan Türklerin Türkçe, Türk kültürü ve Türk eğitimi ile ilgili olan bazı eksiklikleri kapama çabalarımızın sonuçları güzel olacağına inanıyoruz. Bilgi, aklın ilacı olduğundan dolayı bir sonraki Mozaik dergisi sayısında imbikten süzülmüş hayat gibi öğrendiklerimizi sizlere ayrıntılı anlatmak istiyoruz, çünkü. Hz. Ali” Bilgiyle dirilenler ölmez” demiş.
Bizler de yakın geçmişte, çok zor günlerimize rağmen, bilgi kaynaklarımız olmamasına rağmen, yasaklara ve ezgilere rağmen ölmedik. Bu gün de, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki imzalanan anlamlı ve yararlı ekonomi, eğitim, kültür, spor ve sosyal sözleşmelerin sayesinde Türk kültürümüz ölmeyecek diyoruz, gurur ve mutlulukla ifade ediyoruz.
_________________
MEMLEKETİM
ŞİİR KİTABI- KAVGAMI SEVİYORUM
MODA GİBİ DEĞİŞEN SİYASİ VE KÜLTÜREL KODLAR
Ülkemizde Moda Gibi Değişen Siyasi ve Kültürel Kodlar
Tarih boyunca kavramlar ve insanların ilgileri değişiyor. Tıpkı okulda söylenen şarkı ve şiirler gibi, kıyafetlerimizin rengi, şekli, tarzı, süsleri değiştiği gibi. Toplumun gelişimi, eğitimi ve yaşam felsefesinin daha anlamlı olması için beslendiği kanallar ve kaynaklar değişiyor. Çağdaş yaşamın hayat şartları ve siyasetin getirdiği maddi ve manevi özellikler de değişiyor. Basitçe moda gibi çabuk değişen olgular çok oluyor, ama ülkemizde kültürel ve siyasi kodların değişmeleri o kadar basitlik taşımıyor. O değişmelerin uğruna o kadar emek, o kadar uğraşı, o kadar sabır ve özgüven var. Gündeme yoğun yayılarak değişme ve gelişmeler, derin, ama herkesin anlayamadığı, herkesin hissedemediği bir mesaj oluyor. Bu mesajlar, insanın, toplumun, insanlığın derinliklerini etkiliyor.
Geçmişte açıkça ezilen ve bugün görünen veya perde arkası baskı altında yaşayan Bulgaristan Türklerin sorunları, ne yazık ki, hala var. Son zamanda, birçok olay, faaliyet ve resmi ziyaretlerin gerçekleşmesiyle sanki umut veriyor gibi. Onlarla ilgili haber, anlatım ve kavramlar da sanki moda gibi değişmelere yol açılıyor. Bazı olgular, kültürel, tarih ve yaşam felsefesi kodlarını etkileyip onların özelliğini değiştiriyor. Bir düşünelim: Yakın geçmişte belli kişi ve şahsiyetleri, tarih olaylarını anlatan medya, ders kitapları ve kültürel kaynaklar, kalın kalemle üzerlerlerinden çizilecekmiş gibi görünüyordu. Bugün Bulgaristan’da yumuşama var sanki. Yakın geçmişe kadar tamamen red edilen Türklerin tarihi, edebiyatı, hakimiyeti, yönetimi ve değerleri gizleniyordu. Hatta onlardan bahs etmek yasaktı. Bugün Türklere ve onların olumlu varlıklarına sanki yeniden doğarcasına güzel gözlerle bakılmaya başlandı. Şimdiye kadar insanlık gelişimine ve Osmanlı hakimiyetinde farklı farklı millet ve toplumların gelişmesine büyük katkısı olan Türklerin, olumlu varlıkları, geçmişte Bulgaristan’da gizli köşelere atılıp tamamen red edilmiş olsa da, bu gün sanki yeniden doğdu ve bize umut verdi. Bugün sanki yeniden gündeme geliyor gibi.
Doğanın bir kanunu işte… Mevsimler gelip gider. İnsanlar doğar ve ölür. Moda gibi kıyafetlerin tarzı gelip gider. Güzellik ve kötülükler döner. Bu gelip gitmelerin listesi bitmez. Evrende her şey döner. Bizim memleketimizde normal vatandaş olarak, doğal insan olarak sadece bizim huzurumuz ve yönetime güvenimiz sanki dönmüyor, değişmiyor. Onun da nedeni belli. Günlük hayatımızda o kadar çok gösterecek olumsuz, dürüştçe olmayan, ayırımcılık taşıyan örnek ve olaylar var. Bizler tarih boyunca bir Türk kökenli olarak çok yerlere gelip gitmişiz, zirvelere yükselip uçurumlara düşmüşüz, sonra yeniden parlamışız. Bulgaristan’da farklı farklı yönetimlerin dönemlerinde bazen daha sakin, bazen çok gergin günler yaşamışız. Bizleri Türk olarak geçmişte red etmiş olsalar da, adımızı, tarihimizi, kültürümüzü yok etmeye çalışsalar da, bugün onları canlandırmak için özgürlüğümüz yeniden doğdu sanki. Kültürümüz, maddi ve manevi değerlerimiz yeniden gündeme geldi sanki. Ama her şey sanki, sanki, sanki…Her şey gibi, gibi, gibi…Bazı haklarımız verilmiş gibi görünse de, maalesef verilmiyor. Verilse de, sadece verilmiş kadar görünmesi için veriliyor. Bize karşı duygu ve davranış değişmiş gibi görünse de, o sadece sözdedir. Zor durumlardan yeniden çıkış yolu bulmak için ülkemizde siyasi ve kültürel kodlar değişmeye yüz açtı sanki. Genimizde olan, atalarımızdan bizlere aktarılan, canımızda, kanımızda, beynimizde kalan olgular ve değerler solmuş ve sinmiş olsa da sanki yeniden kımıldamaya başladı, sanki yeniden canlandı ve hareketlendi. O var olan harekete her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuluyor. Sadece bizler değil, diğerleri de bu ihtiyacı duymaya başladı. Red edenlerden, yasak edilenlerden, yok etmeye çalışanlardan oluşan bir geniş ve derin boşluğun doldurulması için çalışmalar başladı sanki. Hayırlı olsun demeden geçemeyiz.
Bulgaristan Türkleri, derin tarihi kökleri olan ve değerli geleneklerinden kopmuş gibi yaşasa da, Anadilini yeterince bilmese de, onu öğrenmeye uygun sistem ve şartlar verilmese de, kendilerini tanımak için uzman, öğretmen, teori ve pratik kaynakları olmasa da, onlara karşı hala çok olumsuz ve üzücü davranış, karar ve olaylar hala yaşasa da, ayırımcılık yok gibi görünüp hala var olsa da, kan kardeşleri olan Türkiye ve dünya Türklerinin bilgi ve birikimleri hesaplara katılmamış gibi görünse de, dünyanın her yerinde bulunan tarihçi, araştırmacı, edebiyat eleştiricisi, folklorcu ve uzmanlar, burasının uydurma tarih ve gwerçekleri yansıtmayan kaynak ve hikayelerle örülmüş boş ve önyargılı insanlara inanmış gibi görünse de, biliyoruz, insani ve evrensel değerler bitmedi, bitemez.
Ad değişimi dönemi ve göç olaylarının acısı ve kayıpları bizlere ne olduğumuzu hatırlattı sanki… O ana kadar kendiliğimizden değişmeye başlamıştık. Fatma’lar Fani oldu, Ayşe’ler Ani oldu… Komunist dönemi yöneticisi Todor Jivkov “büyük kahraman” oldu. İyi ki bu “kahramanlığı” yaptı, çünkü bizi ne olduğumuzu öğretti. Televizyondan onun hece hece sunumu, gözlerimden hala gitmiyor, hala yırtık sesi kulaklarımda, bas bas bağıran şöyle demişti: “ Tarihin çarkı geri dönmez, dönemez…” Ama sanki döndü! Hem de nasıl döndü! Hem de nasıl her şey değişti! Adımız, şanımız, kendimize güvenimiz, özelliklerimiz, Anadilimiz, dinimiz, maddi ve manevi zenginliklerimiz ve var olmamız moda gibi gelip giden siyasi felsefeyle gitmiş ve bitmiş gibi görünse de, gücümüz eksilmiyor, gururumuz sönmüyor, kötü günlerde birliğimiz güçleniyor, umudumuz tükenmüyor. Türklerle ilgili moda gibi değişen ülkemizde kültürel ve siyasi kodlar değişse de biz değişmiyoruz. Tarih, kültür, şiir, barış, yer, gök, su, topraklarımızda var olmamız ölmedi, ölmüyor. Bu güne kadar bizlere yapılan olumlu düzen değişimleri sanki yapılmış gibi gösterilse de var olmamız ölmedi. Hatta bu suni gösterişler, bize daha çok hız veriyor, daha çok sabrımızı ve gücümüzü pekiştiriyor. Hala farkında değiller, hala anlamış ve öğrenmiş değiller. Kültür, tarih, sanat, spor, kapasite, yetenek, bilgi, mantık, güç, birikim, maddi ve manevi zenginlik ve değerlerimizle bizim var olmamız ölmüyor. Hiç bir zaman ölmeyecek!
Nurten Remzi, 18.03.2012
Geçmişte açıkça ezilen ve bugün görünen veya perde arkası baskı altında yaşayan Bulgaristan Türklerin sorunları, ne yazık ki, hala var. Son zamanda, birçok olay, faaliyet ve resmi ziyaretlerin gerçekleşmesiyle sanki umut veriyor gibi. Onlarla ilgili haber, anlatım ve kavramlar da sanki moda gibi değişmelere yol açılıyor. Bazı olgular, kültürel, tarih ve yaşam felsefesi kodlarını etkileyip onların özelliğini değiştiriyor. Bir düşünelim: Yakın geçmişte belli kişi ve şahsiyetleri, tarih olaylarını anlatan medya, ders kitapları ve kültürel kaynaklar, kalın kalemle üzerlerlerinden çizilecekmiş gibi görünüyordu. Bugün Bulgaristan’da yumuşama var sanki. Yakın geçmişe kadar tamamen red edilen Türklerin tarihi, edebiyatı, hakimiyeti, yönetimi ve değerleri gizleniyordu. Hatta onlardan bahs etmek yasaktı. Bugün Türklere ve onların olumlu varlıklarına sanki yeniden doğarcasına güzel gözlerle bakılmaya başlandı. Şimdiye kadar insanlık gelişimine ve Osmanlı hakimiyetinde farklı farklı millet ve toplumların gelişmesine büyük katkısı olan Türklerin, olumlu varlıkları, geçmişte Bulgaristan’da gizli köşelere atılıp tamamen red edilmiş olsa da, bu gün sanki yeniden doğdu ve bize umut verdi. Bugün sanki yeniden gündeme geliyor gibi.
Doğanın bir kanunu işte… Mevsimler gelip gider. İnsanlar doğar ve ölür. Moda gibi kıyafetlerin tarzı gelip gider. Güzellik ve kötülükler döner. Bu gelip gitmelerin listesi bitmez. Evrende her şey döner. Bizim memleketimizde normal vatandaş olarak, doğal insan olarak sadece bizim huzurumuz ve yönetime güvenimiz sanki dönmüyor, değişmiyor. Onun da nedeni belli. Günlük hayatımızda o kadar çok gösterecek olumsuz, dürüştçe olmayan, ayırımcılık taşıyan örnek ve olaylar var. Bizler tarih boyunca bir Türk kökenli olarak çok yerlere gelip gitmişiz, zirvelere yükselip uçurumlara düşmüşüz, sonra yeniden parlamışız. Bulgaristan’da farklı farklı yönetimlerin dönemlerinde bazen daha sakin, bazen çok gergin günler yaşamışız. Bizleri Türk olarak geçmişte red etmiş olsalar da, adımızı, tarihimizi, kültürümüzü yok etmeye çalışsalar da, bugün onları canlandırmak için özgürlüğümüz yeniden doğdu sanki. Kültürümüz, maddi ve manevi değerlerimiz yeniden gündeme geldi sanki. Ama her şey sanki, sanki, sanki…Her şey gibi, gibi, gibi…Bazı haklarımız verilmiş gibi görünse de, maalesef verilmiyor. Verilse de, sadece verilmiş kadar görünmesi için veriliyor. Bize karşı duygu ve davranış değişmiş gibi görünse de, o sadece sözdedir. Zor durumlardan yeniden çıkış yolu bulmak için ülkemizde siyasi ve kültürel kodlar değişmeye yüz açtı sanki. Genimizde olan, atalarımızdan bizlere aktarılan, canımızda, kanımızda, beynimizde kalan olgular ve değerler solmuş ve sinmiş olsa da sanki yeniden kımıldamaya başladı, sanki yeniden canlandı ve hareketlendi. O var olan harekete her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuluyor. Sadece bizler değil, diğerleri de bu ihtiyacı duymaya başladı. Red edenlerden, yasak edilenlerden, yok etmeye çalışanlardan oluşan bir geniş ve derin boşluğun doldurulması için çalışmalar başladı sanki. Hayırlı olsun demeden geçemeyiz.
Bulgaristan Türkleri, derin tarihi kökleri olan ve değerli geleneklerinden kopmuş gibi yaşasa da, Anadilini yeterince bilmese de, onu öğrenmeye uygun sistem ve şartlar verilmese de, kendilerini tanımak için uzman, öğretmen, teori ve pratik kaynakları olmasa da, onlara karşı hala çok olumsuz ve üzücü davranış, karar ve olaylar hala yaşasa da, ayırımcılık yok gibi görünüp hala var olsa da, kan kardeşleri olan Türkiye ve dünya Türklerinin bilgi ve birikimleri hesaplara katılmamış gibi görünse de, dünyanın her yerinde bulunan tarihçi, araştırmacı, edebiyat eleştiricisi, folklorcu ve uzmanlar, burasının uydurma tarih ve gwerçekleri yansıtmayan kaynak ve hikayelerle örülmüş boş ve önyargılı insanlara inanmış gibi görünse de, biliyoruz, insani ve evrensel değerler bitmedi, bitemez.
Ad değişimi dönemi ve göç olaylarının acısı ve kayıpları bizlere ne olduğumuzu hatırlattı sanki… O ana kadar kendiliğimizden değişmeye başlamıştık. Fatma’lar Fani oldu, Ayşe’ler Ani oldu… Komunist dönemi yöneticisi Todor Jivkov “büyük kahraman” oldu. İyi ki bu “kahramanlığı” yaptı, çünkü bizi ne olduğumuzu öğretti. Televizyondan onun hece hece sunumu, gözlerimden hala gitmiyor, hala yırtık sesi kulaklarımda, bas bas bağıran şöyle demişti: “ Tarihin çarkı geri dönmez, dönemez…” Ama sanki döndü! Hem de nasıl döndü! Hem de nasıl her şey değişti! Adımız, şanımız, kendimize güvenimiz, özelliklerimiz, Anadilimiz, dinimiz, maddi ve manevi zenginliklerimiz ve var olmamız moda gibi gelip giden siyasi felsefeyle gitmiş ve bitmiş gibi görünse de, gücümüz eksilmiyor, gururumuz sönmüyor, kötü günlerde birliğimiz güçleniyor, umudumuz tükenmüyor. Türklerle ilgili moda gibi değişen ülkemizde kültürel ve siyasi kodlar değişse de biz değişmiyoruz. Tarih, kültür, şiir, barış, yer, gök, su, topraklarımızda var olmamız ölmedi, ölmüyor. Bu güne kadar bizlere yapılan olumlu düzen değişimleri sanki yapılmış gibi gösterilse de var olmamız ölmedi. Hatta bu suni gösterişler, bize daha çok hız veriyor, daha çok sabrımızı ve gücümüzü pekiştiriyor. Hala farkında değiller, hala anlamış ve öğrenmiş değiller. Kültür, tarih, sanat, spor, kapasite, yetenek, bilgi, mantık, güç, birikim, maddi ve manevi zenginlik ve değerlerimizle bizim var olmamız ölmüyor. Hiç bir zaman ölmeyecek!
Nurten Remzi, 18.03.2012
ANADİLİM
TÜRKÇEM
Farklı milletlerin kendine öz iletişim dili var.
Ama bizim Türkçe, çok zengin ve muhteşem.
Sözcük, cümlelerin hoş, renkli melodisiyle
Derin duygular coşar, ince, zarif sazı sözüyle.
Maniler, ince belli, benli kızları sever.
Efsane, keman kaşlı, gaytan pıyıklıyı över.
Mehter marşı, düşmanlardan vatan koruyan.
Şiirsel dokunuşu, hüzün ve özlemleri gideren.
Dünya değerlerinden biri olan ve taht kuran.
Nine masalına, kutsal anneye en çok kokan,
Dede ve babaların ciddi, çatık kaşlarını
Nazik, saygı hitaplarıyla çekip düzelten.
Çok misafirperver ve dertlere çözüm, derman…
Masal, deyim ve türküler, dillere destan olan…
Atasöz ve düşünceler çok eski, ama eskimeyen...
Öğüt, örnek Anadilim, insanlığa imza atan.
Cengiz Han’lar, Fatih’ler, paşa, öğretmenler…
Mimari, saygı, mutfak, bilim, gelenekler…
Hakimiyet, Lale Devri, güreş ve daha neler neler…
Arı Türkçem, Gurur, İlim, Sanat, Tarih yazan.
Nurten Remzi
TÜRKÇEM
Farklı milletlerin kendine öz iletişim dili var.
Ama bizim Türkçe, çok zengin ve muhteşem.
Sözcük, cümlelerin hoş, renkli melodisiyle
Derin duygular coşar, ince, zarif sazı sözüyle.
Maniler, ince belli, benli kızları sever.
Efsane, keman kaşlı, gaytan pıyıklıyı över.
Mehter marşı, düşmanlardan vatan koruyan.
Şiirsel dokunuşu, hüzün ve özlemleri gideren.
Dünya değerlerinden biri olan ve taht kuran.
Nine masalına, kutsal anneye en çok kokan,
Dede ve babaların ciddi, çatık kaşlarını
Nazik, saygı hitaplarıyla çekip düzelten.
Çok misafirperver ve dertlere çözüm, derman…
Masal, deyim ve türküler, dillere destan olan…
Atasöz ve düşünceler çok eski, ama eskimeyen...
Öğüt, örnek Anadilim, insanlığa imza atan.
Cengiz Han’lar, Fatih’ler, paşa, öğretmenler…
Mimari, saygı, mutfak, bilim, gelenekler…
Hakimiyet, Lale Devri, güreş ve daha neler neler…
Arı Türkçem, Gurur, İlim, Sanat, Tarih yazan.
Nurten Remzi
Türk Kültürümüz Ölmeyecek
Bizler, doğduktan sonra hemen bir şeyler
öğrenmeye çalışıyoruz, yani eğitim almak için, özellikle anne, baba,
öğretmenlerimiz, emek veriyoruz. Yaşadığımız ülkemizin toplumu içinde değeri
olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini
geliştirmek için uğraşılar yapıyoruz.
Eğitim, belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı
etkiler dizesi olduğundan dolayı bu güzel ve sıcak yaz günlerinde de durmadan
usanmadan çalışmalarımızı devam ediyoruz. Özellikle Türk olduğumuzdan dolayı
Türk kültürümüzü tanımak, tanıtmak, hatırlatmak ve geliştirmek için 140 çocuk
ve öğretmen civarında eğitim almaya başlıyoruz. Dahi Atatürk’ün “Eğitimdir ki,
bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya
da esaret ve sefalete terk eder” sözlerini sizlere hatırlıyoruz. Bir de
Terry’nin “Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık” düşüncesini hatırlatarak
Türkiye destekleriyle eğitim alan kursiyerler, döner dönmez Şumnu Kültür Evi,
geleneksel yaz kurslarını düzenleyecek. Kurslara katılanlar, öğrendiklerini
arkadaşlarına aktarmaya çalışacak ve sonucunda gelen bayramlar günlerinde bu
güzellikleri sergilemeye, manevi değerlerimizi tanıtmaya özen gösterecek, Türk
folkloru, Türk edebiyatı ve Türk sanatların büyülü özelliklerini bizlerden
farklı olan, farklı etnik grup temsilcilerine tattıracak. Ayrıca Atatürk’ün
“Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene
dayalıdır” eğitim ile ilgili sözleri ve felsefesi gibi Bulgaristan’da oturan
Türklerin Türkçe, Türk kültürü ve Türk eğitimi ile ilgili olan bazı
eksiklikleri kapama çabalarımızın sonuçları güzel olacağına inanıyoruz. Bilgi,
aklın ilacı olduğundan dolayı bir sonraki Mozaik dergisi sayısında imbikten
süzülmüş hayat gibi öğrendiklerimizi sizlere ayrıntılı anlatmak istiyoruz,
çünkü. Hz. Ali” Bilgiyle dirilenler ölmez” demiş.
Bizler de yakın geçmişte, çok zor günlerimize
rağmen, bilgi kaynaklarımız olmamasına rağmen, yasaklara ve ezgilere rağmen
ölmedik. Bu gün de, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki imzalanan anlamlı ve
yararlı ekonomi, eğitim, kültür, spor ve sosyal sözleşmelerin sayesinde Türk
kültürümüz ölmeyecek diyoruz, gurur ve mutlulukla ifade ediyoruz.
BULGARİSTAN’DAKİ TÜRK
KÜLTÜRÜ IŞIĞI: NURTEN REMZİTURKISH CULTURE LIGHT IN
BULGARIA: NURTEN REMZİİPEK YILDIZ
ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
115
BULGARİSTAN’DAKİ TÜRK KÜLTÜRÜ IŞIĞI:
NURTEN REMZİ
TURKISH CULTURE LIGHT IN BULGARIA:
NURTEN REMZİ
İpek YILDIZ*
“Dalgıç misali
Hayat denizinde yüzdüm.
Dibine dalınca
Nefesim yetmez diye korkmadan.”
(N. Remzi)
Özet:
Bulgaristan Türklerinin edebî ve kültürel faaliyetleri 1989 yılından sonra daha da
canlılık kazanmıştır. 1964 yılında Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda yer alan ve Bulgarca
“Şumen” olarak telaffuz edilen Şumnu şehrinde dünyaya gelen Nurten Remzi,
Bulgaristan’daki Türk kültürünün yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması için emek
harcayan bir isimdir.
Bu çalışmada, Nurten Remzi’nin hayatıyla ilgili kısa bir bilgiden sonra kültür, sanat,
eğitim, folklor, edebiyat alanındaki faaliyetlerinden bahsedilmiştir. Küçük yaşlarda şiir
denemelerine başlayan ve edebiyatla iç içe olan Nurten Remzi’nin Kavgamı Seviyorum
isimli ilk şiir kitabı ve bu kitapta şairin hayat felsefesini yansıtan şiirlerinden örnekler
verilmiştir. Ayrıca Remzi’nin diğer kitap çalışmalarına da değinilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bulgaristan Türkleri, Nurten Remzi, Kavgamı Seviyorum (şiir
kitabı), Şumnu Kültür Evi.
Abstract:
Bulgarian Turks’ literary and cultural activities have added more vitality since 1989.
Nurten Remzi, opening her eyes to the world in “Şumnu” city which is located in the
northeast of Bulgaria and pronounced as “Şumen” in Bulgarian, is an important name
efforting to keep alive the culture of Turkey in Bulgaria and transfering it to new
generations.
In this study, it is mentioned about culture, art, education, folklore and literary after
short information about Nurten Remzi’s life. She started to her poem experiments at an
early age and examples from her poems reflecting her life philosophy are given in Nurten
* Arş. Gör., Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü – Sivas
ipekyildiz85@hotmail.com İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
116
Remzi’s first poetry book named Kavgamı Seviyorum. In additon, it has been touched on
Remzi’s other book studies.
Key words: Bulgarian Turks, Nurten Remzi, Kavgamı Seviyorum (poetry book),
Şumnu Culture House.
Giriş:
1877-78 Osmanlı-Rus savaşına kadar Bulgaristan nüfusunun yarısını Türkler
oluşturmaktaydı. Fakat Türkler, savaşta verdiği ağır kayıplarla ve kalan nüfusun
çoğunluğunun Anadolu’ya göç etmesi nedeniyle Bulgaristan’da azınlık olmaya
başladılar. Bu süreçten sonra da baskı altında kalan Türklerin Türkiye’ye göç
etmesi devam etmiştir. Göç eden nüfusun içerisinde aydınlar, liderler, okumuş
kesimin çoğunluğu oluşturması Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sesini
duyurmalarını çok daha zorlaştırmıştır. Birtakım engellerle karşılaşan Türkler ana
dilinden, kültüründen uzaklaştırılıp Bulgarlaştırılmaya çalışılmıştır.
Bulgaristan devletinin kurulmasının ardından azınlık durumuna düşen
Türklerin edebiyatı ve kültürel etkinliklerinin gelişmesi yavaşlamıştır. Kimi
aydınlar, gittikleri yerlerde eser verirken kimileri ise Türkçe yasağının olduğu
dönemlerde yazdıklarını yayımlayamamıştır. Ancak 1989 yılında yaşanan rejim
değişikliğiyle “Bulgaristan hükümeti bu ülkede yaşayan Türk azınlığın Türkçe
isimlerini alabilmelerini, ibadetlerini yapabilmelerini ve Türkçe konuşabilmelerini
serbest bırakmıştır. (…) Türkçe konuşmak, Türkçe yayın yapmak, gazete ve dergi
çıkarmak serbestleştirilmiştir”1
.
Son dönemlerde Bulgaristan Türklerinin kültürünü yaşatmak ve sosyal
hayatını canlandırmak için çabalayan bir isim dikkati çekmektedir. Bulgaristan’da
yaşayan Türklerin kültür, sanat, eğitim, folklor, edebiyat… çalışmalarında canla
başla yer alan bu önemli kişi aynı zamanda şairlik yönü olan, Şumnu Kültür Evi
Başkanı Nurten Remzi’dir.
Deliorman’ın yetiştirdiği bir isim olan ve aynı zamanda Deliorman şairleri
arasında yer alan Nurten Remzi’nin hayatı ve çalışmaları, orada yaşayan Türklere
kültürlerini tanımada ışık tutacak niteliktedir. Bu nedenle Nurten Remzi’nin hayatı,
faaliyetleri, kitapları ve çalışmaları bu başlıklar altında kısaca değerlendirilmiştir.
1
Ömer Turan, “Bulgaristan Türkleri”, Hikmet Dergisi, S. 11, Mayıs 2008. s. 84. ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
117
1. Hayatı
Nurten Remzi, bir şiirinde “Kerem sahibi,
onur timsali / Gidenlerde bitmeyen özlem/Şeref
kaynağı tarihi… / Sönmeyen bir sevgi ateşi… /
Boş gelen, dolu gider senden.” diye övgüyle
bahsettiği memleketi Şumnu’da, 8 Haziran 1964
tarihinde dünyaya gelmiştir. İlk ve ortaokulu
burada okuyan Remzi, Köstendil’de İktisat Lisesi
Muhasebe Bölümünü bitirmiştir. Daha sonra
Şumnu’da Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Zorunlu
göç nedeniyle 1989’da İsveç’e gitmiştir. Bazı
nedenlerden dolayı memleketinden uzak olmak
zorunda kalsa da doğduğu topraklara olan
bağlılığı hiç azalmamış ve sonunda hasretini
çektiği Şumnu’ya geri dönüp çalışmalarına devam
etmiştir. Memleketim şiirinde bu duygularını “Hep
gittim. Yine döndüm / İster ısıt, istersen kov /
Cennetim, memleketim, / Ebedi kal nefesimde
son.” dizeleriyle ifade etmiştir.
Nurten Remzi, Şumnu Üniversitesi Türk
Filolojisi ve Spor bölümünü aynı anda okumuştur.
1999-2002 yılları arasında Türkiye’de özel
okullarda öğretmenlik, danışmanlık gibi görevlerde bulunmuştur. 2002 yılından
sonra Şumnu’da çalışmalarına devam eden Nurten Remzi, Bulgaristan’da yaşayan
Türklerin sosyal ve kültürel faaliyetlerle bir arada olması için çok büyük emek
harcamaktadır. Ayrıca Şumnu Kültür Evi’nin başkanlığını yaparak Türk
çocuklarının kendilerini, dillerini geliştirmesi ve kültürlerini yaşatması için çok
değişik faaliyetlerin düzenlenmesini sağlamaktadır.
2. Faaliyetleri
Nurten Remzi, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin gerçek tarihini çok iyi
bilmediklerini, bu nedenle kimliklerini unutmamaları için çeşitli çalışmaların
yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Osmanlı devletinin Bulgaristan
topraklarından çekilmesiyle azınlık durumuna düşen Türkler, Bulgar kültürünün
etkisi altına girmek gibi bir tehlikeyle karşılaşmışlardır. Eğitim kurumlarının azlığı,
tarihi bilgi verecek ve Türk kültürünü yayacak uzmanların yetersizliği gibi
durumlar, Türkler üzerinde oradaki kültürün yerleşmesine neden olmaktadır.
Nurten Remzi de çalışmalarıyla, müdürlüğünü yaptığı dernekle, yayımladığı dergi
ve kitaplarla bir yol açmaya çalışmıştır. Ayrıca kendisinden sonra bu tür
faaliyetlere önderlik edecek gençlere de rehberlik etmektedir. Kurduğu araştırma
ekibiyle Bulgaristan’daki Türk kültürü ve folkloruna ait bilinmeyen, gözden
kaçırılan değerleri gün ışığına çıkarmaktadır.
Fotoğraf 1: Nurten Remzi, 3-6
Aralık 2009 tarihleri arasında
Fethiye’de düzenlenen II.
Uluslararası Türk Kültürü
Kurultayı’nda konuşmasını
yaparken. (Foto: İpek YILDIZ,
2009) İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
118
Nurten Remzi, “Ağaç yaş iken eğilir.” atasözünden yola çıkarak Türk
kültürünün çocukluktan başlanarak nakış
nakış işlenmesi gereken bir yapı olduğu
inancıyla Bulgaristan’daki Türk
çocuklarının eğitim ve kültür faaliyetleriyle
ilgili her türlü etkinlikte öncülük
yapmaktadır. Şumnu Türk Kültür Evi
bünyesinde bu konu hakkında çok çeşitli
çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaların en
önemlilerinden birisi Şumnu Türk Kültür
Evi yayını olan Mozaik** isimli dergidir.
2007 yılının kasım ayında yayın hayatına
başlayan derginin bugüne kadar 29 sayısı
çıkmıştır. 29. sayısını mart ayında çıkaran
dergi her ay bir sayı olarak
yayımlanmaktadır.
Nurten Remzi; çocukların, gençlerin
kültür, sanat ve eğitimi için hazırlanan
derginin yazı ve yayın müdürlüğünü
sürdürmektedir. Renkli basımıyla ilgi çeken
ve çok zengin bir içeriğe sahip olan dergide
yapılan etkinliklerin haberleri; edebiyat, müzik,
tarih, gelenek, sanat, folklorla ilgili çalışmalar; çocuklar için eğitici-öğretici
bilgiler, eğlenceli ve renkli bir sunumla işlenir. Derginin bünyesinde Edebiyat
Kulübü, Folklor Ekibi, El Sanatları Kulübü, Kız Saz Orkestrası, Kız Davul
Orkestrası kurulmuş olup Karagöz-Gölge Tiyatrosu etkinlikleri de
düzenlenmektedir. Nurten Remzi, Mozaik dergisini yayımlamadaki amacını ilk
sayıda şöyle ifade etmektedir. “Mozaik, tam bir mozaiktir. Bizden farklı olanları
küçümsemeden, kırmadan, ezmeden, geçmiş ve çağdaş varlığımızı, soy ve
menşeimizi öğrenmek, kendimizi, kişiliğimizi, benliğimizi, namusumuzu, adımızı,
şerefimizi korumak amaçlarımızdır”2
.
Yardımsever kişilerin bağışlarıyla ayakta duran Mozaik dergisinin dili
Türkçedir. Derginin yayın dilinin yalnızca Türkçe olması dikkat çekmiştir. Bu
konuyla ilgili sorulan sorulara Remzi, “Ninemin Türkçe masalı, annemin Türkçe
ninnileriyle büyüdüm” diyerek cevap vermektedir. Bu tutum, Nurten Remzi’nin
Türkçeye ve Türk kültürüne verdiği değeri bir kez daha göstermektedir.
Nurten Remzi, katıldığı faaliyetlerde Bulgaristan Türklerini en iyi şekilde
temsil etmeye çalışmaktadır. Pek çok yabancı ülkede düzenlenen seminer,
konferans, panel, festival gibi çeşitli toplantılarda yer alarak Bulgaristan’da
** Nurten Remzi konusunda dikkatimi çeken ve bu çalışma için arşivinden yararlanmama izin veren hocam
Prof. Dr. Necati DEMİR’e teşekkür ediyorum.
2
http://www.mozaikdergisi.com/links/hakkimizda/hakkimizda.html (E.T: 05.04.2010)
Resim 1: Mozaik dergisinin 22.
sayısı.ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
Resim 2: Nurten Remzi’nin 119
yayımlanan ilk şiir kitabı:
Kavgamı Seviyorum
yaşayan Türklerin kültürel, sosyal ve ekonomik durumu, çektiği sıkıntıları, hayat
şartları, ... gibi konular hakkında bilgi vermektedir. Hoşgörü ve dostluk çerçevesi
içinde Rus, Ermeni, Tatar, Bulgar kulüpleriyle ortak çalışmalar yapmaktadır.
3. Kitapları-Çalışmaları
Nurten Remzi’nin yayına hazırladığı çok
sayıda kitapları vardır. Bunların içerisinde, ilk
yayımlanan Kavgamı Seviyorum adlı şiir kitabıdır.
Çok erken yaşlarda şiir yazmaya başlayan Nurten
Remzi’nin Türkçe şiirlerden oluşan bu kitabı,
2007 yılında yayımlanmıştır. Remzi’nin bu ilk şiir
kitabında, çocukluğundan beri yazdığı şiirleri
bulunmaktadır.
Deliorman’da Suyun Gözü adlı türkü
kitabında ise Deliorman bölgesinde söylenen
Türkçe türküler ve bu türkülerin notaları
bulunmaktadır. Ayrıca Deliorman’da faaliyet
göstermiş olan ve şu anda hâlâ faaliyette bulunan
folklor ekiplerinin iletişim bilgileri, genç ve
tecrübeli sanatçılar hakkında bilgiler, solistlerle
ilgili şiir, makale ve yazılar bulunmaktadır. Bu
bilgilere ek olarak Bulgarca yazılmış kısa
açıklamalar da yer almaktadır.
Nurten Remzi’nin İngilizceye çevrilmiş
şiirleri de İtiraf adı altında kitaplaştırılmıştır. Bu kitabın basımı, 2010 yılı
içerisinde gerçekleşecektir.
Nurten Remzi, son zamanlarda Şumnu türküleri ile ilgili bir kitap
hazırlamaktadır. Uzun araştırmalar sonucunda derlediği türkülerin notalarını da
ekleyeceği Şumnu Türküleri adlı kitabın en kısa zamanda türkü sevdalılarıyla
buluşmasını diliyoruz.
Bu çalışmaların dışında Nurten Remzi’nin hazırladığı kitaplar ve bu
kitapların içerikleri şöyledir; Bulgaristan ve Deliorman’dan derlenen manilerin yer
aldığı Mani Mani Deliorman adlı mani kitabı, 1989 yılında yapılan büyük göçle
ilgili hikâyelerin yer aldığı Vapur Çığlıkları, Bulgaristan’da yaşayan Türk
çocuklarının ve gençlerin şiirlerini içeren Genç Kalemler adlışiir kitabıdır.
2006 yılında, Tarsus’ta düzenlenen Türk Dünyası yazarlarının Şelale Şiir
Yarışmasında Karacaoğlan ödülünü almıştır. Ayrıca Deliorman Yazarlar
Derneği’ne üyedir. Şiire tutkun olan Remzi, bu zevki gençlere aşılamak için her
türlü çalışmayı desteklemektedir. Şiire ilgisi olan gençleri tanınmış şairlerle
buluşturma fırsatı sağlamıştır. Ayrıca ilk defa 2007 yılında düzenlenen ve her yıl
düzenlenmesi planlanan Şumnu Genç Kalemler Şiir Şöleni ile gençler, kültür ve İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
120
sanat faaliyetlerinde kendini gösterme imkânı kazanmıştır. Katkıda bulunduğu her
etkinliğin Türk diline ve Türk kültürüne hizmet edecek nitelikte olmasına dikkat
eden Nurten Remzi, 24-26 Ekim 2008 tarihleri arasında düzenlenen 2. Şumnu
Genç Kalemler Şiir Şöleni’nin sunuş konuşmasında duygularını şöyle
dillendirmektedir: “Şiir şölenlerimiz arttıkça şair oranı da artacak. Şair oranı
yükseldikçe şiirde de bir artış olacak. Bu artışlar ne demek? Usanmadan,
yorulmadan, çaba, uğraşlarımızla Türkçemizi ve Türklüğümüzü korumak demek.
(…) Şiirimiz, bizim sevincimizi, mutluluğumuzu, kahrımızı, coşkumuzu, sevgimizi
yansıtır. Bu nedenle kültürümüze sahip çıkmak istiyorsak, insanların bağrından
çıkan eserleri yaşatalım”3
.
Bir milletin dili, onu geçmişten geleceğe taşır. Kültürün unsurlarından olan
dil; hem kültür taşıyıcısı hem de aktarıcısıdır. Dilin bu işlevi etkili bir şekilde
kullanıldığı zaman millî bilince sahip nesiller yetiştirilebilir. 1989’da
Bulgaristan’dan Türkiye’ye yaşanan büyük göçün ardından Türkçenin yaşatılması
ve kaliteli Türkçe öğretiminin yapılması önemli bir sorun hâline gelmiştir.
Eğitimcilerin, aydın kişilerin Türkiye’ye göç etmesiyle Bulgaristan’da kalan
Türkler, kendi çabalarıyla diline sahip çıkmaya çalışmıştır. Nurten Remzi’nin
edebiyata, Türkçeye, tarihe olan ilgisi onu sadece faaliyetlere katılmakla
bırakmamış, yaşadıklarını kadın gözüyle mısralara döküp okurlarla paylaşmasını
sağlamıştır. Bu yönüyle Bulgaristan’daki Türk kültürünü kadın duyarlılığıyla genç
nesillere aktarmada önemli katkıları olmuştur.
Barış, özlem, hoşgörü, sevgi, doğa, hayat mücadelesi, memleket sevgisi,
kardeşlik şiirlerinde işlediği konulardır. Nurten Remzi’nin Kavgamı Seviyorum adlı
şiir kitabında çocuklara yönelik şiirler de bulunmaktadır. Şiir kitabını üç bölüme
ayırabiliriz. Kavgamı Seviyorum şiirinin ve aynı başlığın yer aldığı ilk bölümde 36
şiir, lirik şiirlerin bulunduğu Saçların başlıklı bölümde 23 şiir vardır. Şair, çocuklar
için yazdığı şiirlerini Çiçek Bahçem başlığı altında toplar. Bu kısımda da 8 şiir yer
almaktadır. Çeşitli imge ve sembollerden yararlanılarak şiirler anlam bakımından
daha da zenginleştirilmiştir. “Türk demek, Türkçe demek” diyen Nurten Remzi
Türkçeyi özenli bir şekilde kullanmıştır. Şiirlerdeki anlam zenginliği ve temiz
Türkçe, güzel bir üslupla harmanlanmıştır. Ayrıca şiirlerde “Tanri, türku, işik,
gönul, yakismak, köpru” gibi Rumeli ağzının özelliklerini yansıtan bazı kelimeler
görmekteyiz.
Karamsarlık ve korku gibi olumsuz tutumlar, Nurten Remzi’nin kişiliğinde
olmadığı için şiirlerinde de yer almaz. Açık yüreklilikle duygu ve düşüncelerini
ifade etmekten çekinmeyen Remzi’nin bu cesaretini şu mısralarında rahatlıkla
görebiliriz:
Ben kavgamı seviyorum.
Yalana, haksızlığa baş kaldırıyorum.
Benliğimin, insanlığın uğruna.
3
“Genç Kalemler Şumnu’da Herkesi Mest Etti”, Mozaik Kültür Sanat Eğitimi Dergisi, Şumnu Kültür Evi
Yayını, S. 13, Kasım 2008, s. 9-10. ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
121
Alçakça, çıkarlara hayır diyorum.
Adaleti, cömertliği seviyorum.
Açık konuşmayı, tartışmayı.
Emeğimi dağıtmaya ruhlarımız yücelirken.
İnsancıklara acıyorum,
Duygusuz, yalaka, dedikodu,
İkiyüzlü, açgözlü olanlara,
İlgisiz, amaçsız, baharsız kalanlara4
Kavgamı Seviyorum şiiri, kitaba ismini veren ve şairin hayat felsefesini
yansıtan en güzel şiirlerinden biridir. Şair, “Kavgamı Seviyorum” diyecek kadar
cesaretli, aynı zamanda farklı görüş ve inançlara da saygılıdır. Bu hoşgörülü
tutumunu Mozaik dergisinin 11. sayısına yazdığı sunuşta şöyle anlatır:
“Türklüğümüzü canlandırma fikri üzerinde çalışmalıyız. Tabii, diğer farklı insan,
düşünce, inanç ve kültüre saygı göstererek. Geçmişi, geçmişimizi bilerek, yeni
oluşan haklarımızı bilerek, yeni fikirler üretme zamanıdır diye düşünüyorum”5
.
Yeni ve sağlam fikirlerin iyi bir eğitimle, çalışmayla başarılacağını belirten Nurten
Remzi; şiirlerinde zaman zaman haksızlığa, yanlışlığa başkaldırsa da içindeki
umudu yansıtmayı ihmal etmez. Bunu yaptığı konuşmalarda, yazdığı şiirlerde
açıkça görebiliriz. Örneğin; Gücüm Var adlı şiiri daha okumadan vermek istediği
mesajı ve umut ışığını sezdirebilecek nitelikte bir şiirdir.
Gücüm var
Yeni bir Dünya yaratacak
Herkesin aradığı, özlediği.
Sanat ruhlu bir Dünya.
Sulanmamış güller gibi
Boynu bükük arkadaşların.
Damla damla su vermekle,
Gücüm var yaratacak.
Mutluluk ölümsüz…
Sevgi doyumsuz olacak…
Gücüm var,
Böyle bir Dünya yaratacak6
Şair, şiirinde belirttiği gibi engellerin olmadığı huzur içerisinde
yaşanabilecek bir dünya hayal eder ve bunu başarabileceğine emindir. Bu güce
inanarak kendi payına düşeni yapan Nurten Remzi, umarız, en kısa zamanda
emeğinin karşılığını görecektir.
4
Nurten Remzi, Kavgamı Seviyorum, Raster Yayınları, Şumnu 2007, s. 13.
5
Mozaik Kültür Sanat Eğitimi Dergisi, Şumnu Kültür Evi Yayını, S. 11, Şumnu Eylül 2008, s. 2.
6
Remzi, age., s. 29. İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
122
Sonuç:
Hayata dair inançlarını, duygu ve düşüncelerini mısralara döken Nurten
Remzi; yalnızca bunları söylemekle kalmaz, hayata geçirmeye çalışır. Bulgaristan
Türkleri ile Türkiye arasındaki kültürel bağları koparmamak için Türkiye’deki
faaliyetleri yakından takip eder. Çeşitli Türk dernek ve kuruluşlarının desteğiyle
ortak çalışmalar yapar. Bu sayede gençlerin yetişmesine katkı sağlarken aynı
zamanda, Şumnu Kültür Evi bünyesinde kurulan ekiplerin faaliyetlerini de
Türkiye’ye tanıtmış olur.
Bulgaristan Türklerinin kültürünü canlandırmak, geliştirmek ve tanıtmak
adına çaba sarf eden bu kültür ışığına ve onun gibi gönüllü isimlere şükranlarımızı
iletip çalışmalarında başarılar diliyoruz. Sağlıklı ve bereketli uzun bir ömür
temennileriyle...
Ülkemizde Moda Gibi
Değişen Siyasi ve Kültürel Kodlar
Tarih boyunca kavramlar ve insanların ilgileri
değişiyor. Tıpkı okulda söylenen şarkı ve şiirler gibi, kıyafetlerimizin rengi,
şekli, tarzı, süsleri değiştiği gibi. Toplumun gelişimi, eğitimi ve yaşam
felsefesinin daha anlamlı olması için beslendiği kanallar ve kaynaklar
değişiyor. Çağdaş yaşamın hayat şartları ve siyasetin getirdiği maddi ve manevi
özellikler de değişiyor. Basitçe moda gibi çabuk değişen olgular çok oluyor,
ama ülkemizde kültürel ve siyasi kodların değişmeleri o kadar basitlik
taşımıyor. O değişmelerin uğruna o kadar emek, o kadar uğraşı, o kadar sabır ve
özgüven var. Gündeme yoğun yayılarak değişme ve gelişmeler, derin, ama herkesin
anlayamadığı, herkesin hissedemediği bir mesaj oluyor. Bu mesajlar, insanın,
toplumun, insanlığın derinliklerini etkiliyor.
Geçmişte açıkça ezilen ve bugün görünen veya perde
arkası baskı altında yaşayan Bulgaristan Türklerin sorunları, ne yazık ki, hala
var. Son zamanda, birçok olay, faaliyet ve resmi ziyaretlerin gerçekleşmesiyle
sanki umut veriyor gibi. Onlarla ilgili haber, anlatım ve kavramlar da sanki
moda gibi değişmelere yol açılıyor. Bazı olgular, kültürel, tarih ve yaşam
felsefesi kodlarını etkileyip onların özelliğini değiştiriyor. Bir düşünelim:
Yakın geçmişte belli kişi ve şahsiyetleri, tarih olaylarını anlatan medya, ders
kitapları ve kültürel kaynaklar, kalın kalemle üzerlerlerinden çizilecekmiş
gibi görünüyordu. Bugün Bulgaristan’da yumuşama var sanki. Yakın geçmişe kadar
tamamen red edilen Türklerin tarihi, edebiyatı, hakimiyeti, yönetimi ve
değerleri gizleniyordu. Hatta onlardan bahs etmek yasaktı. Bugün Türklere ve
onların olumlu varlıklarına sanki yeniden doğarcasına güzel gözlerle bakılmaya
başlandı. Şimdiye kadar insanlık gelişimine ve Osmanlı hakimiyetinde farklı
farklı millet ve toplumların gelişmesine büyük katkısı olan Türklerin, olumlu
varlıkları, geçmişte Bulgaristan’da gizli köşelere atılıp tamamen red edilmiş
olsa da, bu gün sanki yeniden doğdu ve bize umut verdi. Bugün sanki yeniden
gündeme geliyor gibi.
Doğanın bir kanunu işte… Mevsimler gelip gider.
İnsanlar doğar ve ölür. Moda gibi kıyafetlerin tarzı gelip gider. Güzellik ve
kötülükler döner. Bu gelip gitmelerin listesi bitmez. Evrende her şey döner.
Bizim memleketimizde normal vatandaş olarak, doğal insan olarak sadece bizim
huzurumuz ve yönetime güvenimiz sanki dönmüyor, değişmiyor. Onun da nedeni
belli. Günlük hayatımızda o kadar çok gösterecek olumsuz, dürüştçe olmayan,
ayırımcılık taşıyan örnek ve olaylar var. Bizler tarih boyunca bir Türk kökenli
olarak çok yerlere gelip gitmişiz, zirvelere yükselip uçurumlara düşmüşüz,
sonra yeniden parlamışız. Bulgaristan’da farklı farklı yönetimlerin
dönemlerinde bazen daha sakin, bazen çok gergin günler yaşamışız. Bizleri Türk
olarak geçmişte red etmiş olsalar da, adımızı, tarihimizi, kültürümüzü yok etmeye
çalışsalar da, bugün onları canlandırmak için özgürlüğümüz yeniden doğdu sanki.
Kültürümüz, maddi ve manevi değerlerimiz yeniden gündeme geldi sanki. Ama her
şey sanki, sanki, sanki…Her şey gibi, gibi, gibi…Bazı haklarımız verilmiş gibi
görünse de, maalesef verilmiyor. Verilse de, sadece verilmiş kadar görünmesi
için veriliyor. Bize karşı duygu ve davranış değişmiş gibi görünse de, o sadece
sözdedir. Zor durumlardan yeniden çıkış yolu bulmak için ülkemizde siyasi ve
kültürel kodlar değişmeye yüz açtı sanki. Genimizde olan, atalarımızdan bizlere
aktarılan, canımızda, kanımızda, beynimizde kalan olgular ve değerler solmuş ve
sinmiş olsa da sanki yeniden kımıldamaya başladı, sanki yeniden canlandı ve
hareketlendi. O var olan harekete her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuluyor.
Sadece bizler değil, diğerleri de bu ihtiyacı duymaya başladı. Red edenlerden,
yasak edilenlerden, yok etmeye çalışanlardan oluşan bir geniş ve derin boşluğun
doldurulması için çalışmalar başladı sanki. Hayırlı olsun demeden geçemeyiz.
Bulgaristan Türkleri, derin tarihi kökleri olan ve
değerli geleneklerinden kopmuş gibi yaşasa da, Anadilini yeterince bilmese de,
onu öğrenmeye uygun sistem ve şartlar verilmese de, kendilerini tanımak için
uzman, öğretmen, teori ve pratik kaynakları olmasa da, onlara karşı hala çok
olumsuz ve üzücü davranış, karar ve olaylar hala yaşasa da, ayırımcılık yok
gibi görünüp hala var olsa da, kan kardeşleri olan Türkiye ve dünya Türklerinin
bilgi ve birikimleri hesaplara katılmamış gibi görünse de, dünyanın her yerinde
bulunan tarihçi, araştırmacı, edebiyat eleştiricisi, folklorcu ve uzmanlar,
burasının uydurma tarih ve gwerçekleri yansıtmayan kaynak ve hikayelerle
örülmüş boş ve önyargılı insanlara inanmış gibi görünse de, biliyoruz, insani
ve evrensel değerler bitmedi, bitemez.
Ad değişimi dönemi ve göç olaylarının acısı ve
kayıpları bizlere ne olduğumuzu hatırlattı sanki… O ana kadar kendiliğimizden
değişmeye başlamıştık. Fatma’lar Fani oldu, Ayşe’ler Ani oldu… Komunist dönemi
yöneticisi Todor Jivkov “büyük kahraman” oldu. İyi ki bu “kahramanlığı” yaptı,
çünkü bizi ne olduğumuzu öğretti. Televizyondan onun hece hece sunumu,
gözlerimden hala gitmiyor, hala yırtık sesi kulaklarımda, bas bas bağıran şöyle
demişti: “ Tarihin çarkı geri dönmez, dönemez…” Ama sanki döndü! Hem de nasıl
döndü! Hem de nasıl her şey değişti! Adımız, şanımız, kendimize güvenimiz,
özelliklerimiz, Anadilimiz, dinimiz, maddi ve manevi zenginliklerimiz ve var
olmamız moda gibi gelip giden siyasi felsefeyle gitmiş ve bitmiş gibi görünse
de, gücümüz eksilmiyor, gururumuz sönmüyor, kötü günlerde birliğimiz
güçleniyor, umudumuz tükenmüyor. Türklerle ilgili moda gibi değişen ülkemizde
kültürel ve siyasi kodlar değişse de biz değişmiyoruz. Tarih, kültür, şiir,
barış, yer, gök, su, topraklarımızda var olmamız ölmedi, ölmüyor. Bu güne kadar
bizlere yapılan olumlu düzen değişimleri sanki yapılmış gibi gösterilse de var
olmamız ölmedi. Hatta bu suni gösterişler, bize daha çok hız veriyor, daha çok
sabrımızı ve gücümüzü pekiştiriyor. Hala farkında değiller, hala anlamış ve
öğrenmiş değiller. Kültür, tarih, sanat, spor, kapasite, yetenek, bilgi,
mantık, güç, birikim, maddi ve manevi zenginlik ve değerlerimizle bizim var
olmamız ölmüyor. Hiç bir zaman ölmeyecek!
Deliorman’ın Adı
Deli
TÜRKÇEM
Farklı milletlerin kendine öz iletişim dili var.
Ama bizim Türkçe, çok zengin ve muhteşem.
Sözcük, cümlelerin hoş, renkli melodisiyle
Derin duygular coşar, ince, zarif sazı sözüyle.
Maniler, ince belli, benli kızları sever.
Efsane, keman kaşlı, gaytan pıyıklıyı över.
Mehter marşı, düşmanlardan vatan koruyan.
Şiirsel dokunuşu, hüzün ve özlemleri gideren.
Dünya değerlerinden biri olan ve taht kuran.
Nine masalına, kutsal anneye en çok kokan,
Dede ve babaların ciddi, çatık kaşlarını
Nazik, saygı hitaplarıyla çekip düzelten.
Çok misafirperver ve dertlere çözüm, derman…
Masal, deyim ve türküler, dillere destan olan…
Atasöz ve düşünceler çok eski, ama eskimeyen...
Öğüt, örnek Anadilim, insanlığa imza atan.
Cengiz Han’lar, Fatih’ler, paşa, öğretmenler…
Mimari, saygı, mutfak, bilim, gelenekler…
Hakimiyet, Lale Devri, güreş ve daha neler neler…
Arı Türkçem, Gurur, İlim, Sanat, Tarih yazan.
Nurten Remzi
Farklı milletlerin kendine öz iletişim dili var.
Ama bizim Türkçe, çok zengin ve muhteşem.
Sözcük, cümlelerin hoş, renkli melodisiyle
Derin duygular coşar, ince, zarif sazı sözüyle.
Maniler, ince belli, benli kızları sever.
Efsane, keman kaşlı, gaytan pıyıklıyı över.
Mehter marşı, düşmanlardan vatan koruyan.
Şiirsel dokunuşu, hüzün ve özlemleri gideren.
Dünya değerlerinden biri olan ve taht kuran.
Nine masalına, kutsal anneye en çok kokan,
Dede ve babaların ciddi, çatık kaşlarını
Nazik, saygı hitaplarıyla çekip düzelten.
Çok misafirperver ve dertlere çözüm, derman…
Masal, deyim ve türküler, dillere destan olan…
Atasöz ve düşünceler çok eski, ama eskimeyen...
Öğüt, örnek Anadilim, insanlığa imza atan.
Cengiz Han’lar, Fatih’ler, paşa, öğretmenler…
Mimari, saygı, mutfak, bilim, gelenekler…
Hakimiyet, Lale Devri, güreş ve daha neler neler…
Arı Türkçem, Gurur, İlim, Sanat, Tarih yazan.
Nurten Remzi
TÜRKÇEM
Farklı milletlerin kendine öz iletişim dili var.
Ama bizim Türkçe, çok zengin ve muhteşem.
Sözcük, cümlelerin hoş, renkli melodisiyle
Derin duygular coşar, ince, zarif sazı sözüyle.
Maniler, ince belli, benli kızları sever.
Efsane, keman kaşlı, gaytan pıyıklıyı över.
Mehter marşı, düşmanlardan vatan koruyan.
Şiirsel dokunuşu, hüzün ve özlemleri gideren.
Dünya değerlerinden biri olan ve taht kuran.
Nine masalına, kutsal anneye en çok kokan,
Dede ve babaların ciddi, çatık kaşlarını
Nazik, saygı hitaplarıyla çekip düzelten.
Çok misafirperver ve dertlere çözüm, derman…
Masal, deyim ve türküler, dillere destan olan…
Atasöz ve düşünceler çok eski, ama eskimeyen...
Öğüt, örnek Anadilim, insanlığa imza atan.
Cengiz Han’lar, Fatih’ler, paşa, öğretmenler…
Mimari, saygı, mutfak, bilim, gelenekler…
Hakimiyet, Lale Devri, güreş ve daha neler neler…
Arı Türkçem, Gurur, İlim, Sanat, Tarih yazan.
Nurten Remzi
Türk Kültürümüz Ölmeyecek
Bizler, doğduktan sonra hemen bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz, yani eğitim almak için, özellikle anne, baba, öğretmenlerimiz, emek veriyoruz. Yaşadığımız ülkemizin toplumu içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirmek için uğraşılar yapıyoruz.
Eğitim, belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesi olduğundan dolayı bu güzel ve sıcak yaz günlerinde de durmadan usanmadan çalışmalarımızı devam ediyoruz. Özellikle Türk olduğumuzdan dolayı Türk kültürümüzü tanımak, tanıtmak, hatırlatmak ve geliştirmek için 140 çocuk ve öğretmen civarında eğitim almaya başlıyoruz. Dahi Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” sözlerini sizlere hatırlıyoruz. Bir de Terry’nin “Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık” düşüncesini hatırlatarak Türkiye destekleriyle eğitim alan kursiyerler, döner dönmez Şumnu Kültür Evi, geleneksel yaz kurslarını düzenleyecek. Kurslara katılanlar, öğrendiklerini arkadaşlarına aktarmaya çalışacak ve sonucunda gelen bayramlar günlerinde bu güzellikleri sergilemeye, manevi değerlerimizi tanıtmaya özen gösterecek, Türk folkloru, Türk edebiyatı ve Türk sanatların büyülü özelliklerini bizlerden farklı olan, farklı etnik grup temsilcilerine tattıracak. Ayrıca Atatürk’ün “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır” eğitim ile ilgili sözleri ve felsefesi gibi Bulgaristan’da oturan Türklerin Türkçe, Türk kültürü ve Türk eğitimi ile ilgili olan bazı eksiklikleri kapama çabalarımızın sonuçları güzel olacağına inanıyoruz. Bilgi, aklın ilacı olduğundan dolayı bir sonraki Mozaik dergisi sayısında imbikten süzülmüş hayat gibi öğrendiklerimizi sizlere ayrıntılı anlatmak istiyoruz, çünkü. Hz. Ali” Bilgiyle dirilenler ölmez” demiş.
Bizler de yakın geçmişte, çok zor günlerimize rağmen, bilgi kaynaklarımız olmamasına rağmen, yasaklara ve ezgilere rağmen ölmedik. Bu gün de, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki imzalanan anlamlı ve yararlı ekonomi, eğitim, kültür, spor ve sosyal sözleşmelerin sayesinde Türk kültürümüz ölmeyecek diyoruz, gurur ve mutlulukla ifade ediyoruz.
BULGARİSTAN’DAKİ TÜRK KÜLTÜRÜ IŞIĞI: NURTEN REMZİTURKISH CULTURE LIGHT IN BULGARIA: NURTEN REMZİİPEK YILDIZ
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
115
BULGARİSTAN’DAKİ TÜRK KÜLTÜRÜ IŞIĞI:
NURTEN REMZİ
TURKISH CULTURE LIGHT IN BULGARIA:
NURTEN REMZİ
İpek YILDIZ*
“Dalgıç misali
Hayat denizinde yüzdüm.
Dibine dalınca
Nefesim yetmez diye korkmadan.”
(N. Remzi)
Özet:
Bulgaristan Türklerinin edebî ve kültürel faaliyetleri 1989 yılından sonra daha da
canlılık kazanmıştır. 1964 yılında Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda yer alan ve Bulgarca
“Şumen” olarak telaffuz edilen Şumnu şehrinde dünyaya gelen Nurten Remzi,
Bulgaristan’daki Türk kültürünün yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması için emek
harcayan bir isimdir.
Bu çalışmada, Nurten Remzi’nin hayatıyla ilgili kısa bir bilgiden sonra kültür, sanat,
eğitim, folklor, edebiyat alanındaki faaliyetlerinden bahsedilmiştir. Küçük yaşlarda şiir
denemelerine başlayan ve edebiyatla iç içe olan Nurten Remzi’nin Kavgamı Seviyorum
isimli ilk şiir kitabı ve bu kitapta şairin hayat felsefesini yansıtan şiirlerinden örnekler
verilmiştir. Ayrıca Remzi’nin diğer kitap çalışmalarına da değinilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bulgaristan Türkleri, Nurten Remzi, Kavgamı Seviyorum (şiir
kitabı), Şumnu Kültür Evi.
Abstract:
Bulgarian Turks’ literary and cultural activities have added more vitality since 1989.
Nurten Remzi, opening her eyes to the world in “Şumnu” city which is located in the
northeast of Bulgaria and pronounced as “Şumen” in Bulgarian, is an important name
efforting to keep alive the culture of Turkey in Bulgaria and transfering it to new
generations.
In this study, it is mentioned about culture, art, education, folklore and literary after
short information about Nurten Remzi’s life. She started to her poem experiments at an
early age and examples from her poems reflecting her life philosophy are given in Nurten
* Arş. Gör., Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü – Sivas
ipekyildiz85@hotmail.com İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
116
Remzi’s first poetry book named Kavgamı Seviyorum. In additon, it has been touched on
Remzi’s other book studies.
Key words: Bulgarian Turks, Nurten Remzi, Kavgamı Seviyorum (poetry book),
Şumnu Culture House.
Giriş:
1877-78 Osmanlı-Rus savaşına kadar Bulgaristan nüfusunun yarısını Türkler
oluşturmaktaydı. Fakat Türkler, savaşta verdiği ağır kayıplarla ve kalan nüfusun
çoğunluğunun Anadolu’ya göç etmesi nedeniyle Bulgaristan’da azınlık olmaya
başladılar. Bu süreçten sonra da baskı altında kalan Türklerin Türkiye’ye göç
etmesi devam etmiştir. Göç eden nüfusun içerisinde aydınlar, liderler, okumuş
kesimin çoğunluğu oluşturması Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sesini
duyurmalarını çok daha zorlaştırmıştır. Birtakım engellerle karşılaşan Türkler ana
dilinden, kültüründen uzaklaştırılıp Bulgarlaştırılmaya çalışılmıştır.
Bulgaristan devletinin kurulmasının ardından azınlık durumuna düşen
Türklerin edebiyatı ve kültürel etkinliklerinin gelişmesi yavaşlamıştır. Kimi
aydınlar, gittikleri yerlerde eser verirken kimileri ise Türkçe yasağının olduğu
dönemlerde yazdıklarını yayımlayamamıştır. Ancak 1989 yılında yaşanan rejim
değişikliğiyle “Bulgaristan hükümeti bu ülkede yaşayan Türk azınlığın Türkçe
isimlerini alabilmelerini, ibadetlerini yapabilmelerini ve Türkçe konuşabilmelerini
serbest bırakmıştır. (…) Türkçe konuşmak, Türkçe yayın yapmak, gazete ve dergi
çıkarmak serbestleştirilmiştir”1
.
Son dönemlerde Bulgaristan Türklerinin kültürünü yaşatmak ve sosyal
hayatını canlandırmak için çabalayan bir isim dikkati çekmektedir. Bulgaristan’da
yaşayan Türklerin kültür, sanat, eğitim, folklor, edebiyat… çalışmalarında canla
başla yer alan bu önemli kişi aynı zamanda şairlik yönü olan, Şumnu Kültür Evi
Başkanı Nurten Remzi’dir.
Deliorman’ın yetiştirdiği bir isim olan ve aynı zamanda Deliorman şairleri
arasında yer alan Nurten Remzi’nin hayatı ve çalışmaları, orada yaşayan Türklere
kültürlerini tanımada ışık tutacak niteliktedir. Bu nedenle Nurten Remzi’nin hayatı,
faaliyetleri, kitapları ve çalışmaları bu başlıklar altında kısaca değerlendirilmiştir.
1
Ömer Turan, “Bulgaristan Türkleri”, Hikmet Dergisi, S. 11, Mayıs 2008. s. 84. ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
117
1. Hayatı
Nurten Remzi, bir şiirinde “Kerem sahibi,
onur timsali / Gidenlerde bitmeyen özlem/Şeref
kaynağı tarihi… / Sönmeyen bir sevgi ateşi… /
Boş gelen, dolu gider senden.” diye övgüyle
bahsettiği memleketi Şumnu’da, 8 Haziran 1964
tarihinde dünyaya gelmiştir. İlk ve ortaokulu
burada okuyan Remzi, Köstendil’de İktisat Lisesi
Muhasebe Bölümünü bitirmiştir. Daha sonra
Şumnu’da Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Zorunlu
göç nedeniyle 1989’da İsveç’e gitmiştir. Bazı
nedenlerden dolayı memleketinden uzak olmak
zorunda kalsa da doğduğu topraklara olan
bağlılığı hiç azalmamış ve sonunda hasretini
çektiği Şumnu’ya geri dönüp çalışmalarına devam
etmiştir. Memleketim şiirinde bu duygularını “Hep
gittim. Yine döndüm / İster ısıt, istersen kov /
Cennetim, memleketim, / Ebedi kal nefesimde
son.” dizeleriyle ifade etmiştir.
Nurten Remzi, Şumnu Üniversitesi Türk
Filolojisi ve Spor bölümünü aynı anda okumuştur.
1999-2002 yılları arasında Türkiye’de özel
okullarda öğretmenlik, danışmanlık gibi görevlerde bulunmuştur. 2002 yılından
sonra Şumnu’da çalışmalarına devam eden Nurten Remzi, Bulgaristan’da yaşayan
Türklerin sosyal ve kültürel faaliyetlerle bir arada olması için çok büyük emek
harcamaktadır. Ayrıca Şumnu Kültür Evi’nin başkanlığını yaparak Türk
çocuklarının kendilerini, dillerini geliştirmesi ve kültürlerini yaşatması için çok
değişik faaliyetlerin düzenlenmesini sağlamaktadır.
2. Faaliyetleri
Nurten Remzi, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin gerçek tarihini çok iyi
bilmediklerini, bu nedenle kimliklerini unutmamaları için çeşitli çalışmaların
yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Osmanlı devletinin Bulgaristan
topraklarından çekilmesiyle azınlık durumuna düşen Türkler, Bulgar kültürünün
etkisi altına girmek gibi bir tehlikeyle karşılaşmışlardır. Eğitim kurumlarının azlığı,
tarihi bilgi verecek ve Türk kültürünü yayacak uzmanların yetersizliği gibi
durumlar, Türkler üzerinde oradaki kültürün yerleşmesine neden olmaktadır.
Nurten Remzi de çalışmalarıyla, müdürlüğünü yaptığı dernekle, yayımladığı dergi
ve kitaplarla bir yol açmaya çalışmıştır. Ayrıca kendisinden sonra bu tür
faaliyetlere önderlik edecek gençlere de rehberlik etmektedir. Kurduğu araştırma
ekibiyle Bulgaristan’daki Türk kültürü ve folkloruna ait bilinmeyen, gözden
kaçırılan değerleri gün ışığına çıkarmaktadır.
Fotoğraf 1: Nurten Remzi, 3-6
Aralık 2009 tarihleri arasında
Fethiye’de düzenlenen II.
Uluslararası Türk Kültürü
Kurultayı’nda konuşmasını
yaparken. (Foto: İpek YILDIZ,
2009) İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
118
Nurten Remzi, “Ağaç yaş iken eğilir.” atasözünden yola çıkarak Türk
kültürünün çocukluktan başlanarak nakış
nakış işlenmesi gereken bir yapı olduğu
inancıyla Bulgaristan’daki Türk
çocuklarının eğitim ve kültür faaliyetleriyle
ilgili her türlü etkinlikte öncülük
yapmaktadır. Şumnu Türk Kültür Evi
bünyesinde bu konu hakkında çok çeşitli
çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaların en
önemlilerinden birisi Şumnu Türk Kültür
Evi yayını olan Mozaik** isimli dergidir.
2007 yılının kasım ayında yayın hayatına
başlayan derginin bugüne kadar 29 sayısı
çıkmıştır. 29. sayısını mart ayında çıkaran
dergi her ay bir sayı olarak
yayımlanmaktadır.
Nurten Remzi; çocukların, gençlerin
kültür, sanat ve eğitimi için hazırlanan
derginin yazı ve yayın müdürlüğünü
sürdürmektedir. Renkli basımıyla ilgi çeken
ve çok zengin bir içeriğe sahip olan dergide
yapılan etkinliklerin haberleri; edebiyat, müzik,
tarih, gelenek, sanat, folklorla ilgili çalışmalar; çocuklar için eğitici-öğretici
bilgiler, eğlenceli ve renkli bir sunumla işlenir. Derginin bünyesinde Edebiyat
Kulübü, Folklor Ekibi, El Sanatları Kulübü, Kız Saz Orkestrası, Kız Davul
Orkestrası kurulmuş olup Karagöz-Gölge Tiyatrosu etkinlikleri de
düzenlenmektedir. Nurten Remzi, Mozaik dergisini yayımlamadaki amacını ilk
sayıda şöyle ifade etmektedir. “Mozaik, tam bir mozaiktir. Bizden farklı olanları
küçümsemeden, kırmadan, ezmeden, geçmiş ve çağdaş varlığımızı, soy ve
menşeimizi öğrenmek, kendimizi, kişiliğimizi, benliğimizi, namusumuzu, adımızı,
şerefimizi korumak amaçlarımızdır”2
.
Yardımsever kişilerin bağışlarıyla ayakta duran Mozaik dergisinin dili
Türkçedir. Derginin yayın dilinin yalnızca Türkçe olması dikkat çekmiştir. Bu
konuyla ilgili sorulan sorulara Remzi, “Ninemin Türkçe masalı, annemin Türkçe
ninnileriyle büyüdüm” diyerek cevap vermektedir. Bu tutum, Nurten Remzi’nin
Türkçeye ve Türk kültürüne verdiği değeri bir kez daha göstermektedir.
Nurten Remzi, katıldığı faaliyetlerde Bulgaristan Türklerini en iyi şekilde
temsil etmeye çalışmaktadır. Pek çok yabancı ülkede düzenlenen seminer,
konferans, panel, festival gibi çeşitli toplantılarda yer alarak Bulgaristan’da
** Nurten Remzi konusunda dikkatimi çeken ve bu çalışma için arşivinden yararlanmama izin veren hocam
Prof. Dr. Necati DEMİR’e teşekkür ediyorum.
2
http://www.mozaikdergisi.com/links/hakkimizda/hakkimizda.html (E.T: 05.04.2010)
Resim 1: Mozaik dergisinin 22.
sayısı.ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
Resim 2: Nurten Remzi’nin 119
yayımlanan ilk şiir kitabı:
Kavgamı Seviyorum
yaşayan Türklerin kültürel, sosyal ve ekonomik durumu, çektiği sıkıntıları, hayat
şartları, ... gibi konular hakkında bilgi vermektedir. Hoşgörü ve dostluk çerçevesi
içinde Rus, Ermeni, Tatar, Bulgar kulüpleriyle ortak çalışmalar yapmaktadır.
3. Kitapları-Çalışmaları
Nurten Remzi’nin yayına hazırladığı çok
sayıda kitapları vardır. Bunların içerisinde, ilk
yayımlanan Kavgamı Seviyorum adlı şiir kitabıdır.
Çok erken yaşlarda şiir yazmaya başlayan Nurten
Remzi’nin Türkçe şiirlerden oluşan bu kitabı,
2007 yılında yayımlanmıştır. Remzi’nin bu ilk şiir
kitabında, çocukluğundan beri yazdığı şiirleri
bulunmaktadır.
Deliorman’da Suyun Gözü adlı türkü
kitabında ise Deliorman bölgesinde söylenen
Türkçe türküler ve bu türkülerin notaları
bulunmaktadır. Ayrıca Deliorman’da faaliyet
göstermiş olan ve şu anda hâlâ faaliyette bulunan
folklor ekiplerinin iletişim bilgileri, genç ve
tecrübeli sanatçılar hakkında bilgiler, solistlerle
ilgili şiir, makale ve yazılar bulunmaktadır. Bu
bilgilere ek olarak Bulgarca yazılmış kısa
açıklamalar da yer almaktadır.
Nurten Remzi’nin İngilizceye çevrilmiş
şiirleri de İtiraf adı altında kitaplaştırılmıştır. Bu kitabın basımı, 2010 yılı
içerisinde gerçekleşecektir.
Nurten Remzi, son zamanlarda Şumnu türküleri ile ilgili bir kitap
hazırlamaktadır. Uzun araştırmalar sonucunda derlediği türkülerin notalarını da
ekleyeceği Şumnu Türküleri adlı kitabın en kısa zamanda türkü sevdalılarıyla
buluşmasını diliyoruz.
Bu çalışmaların dışında Nurten Remzi’nin hazırladığı kitaplar ve bu
kitapların içerikleri şöyledir; Bulgaristan ve Deliorman’dan derlenen manilerin yer
aldığı Mani Mani Deliorman adlı mani kitabı, 1989 yılında yapılan büyük göçle
ilgili hikâyelerin yer aldığı Vapur Çığlıkları, Bulgaristan’da yaşayan Türk
çocuklarının ve gençlerin şiirlerini içeren Genç Kalemler adlışiir kitabıdır.
2006 yılında, Tarsus’ta düzenlenen Türk Dünyası yazarlarının Şelale Şiir
Yarışmasında Karacaoğlan ödülünü almıştır. Ayrıca Deliorman Yazarlar
Derneği’ne üyedir. Şiire tutkun olan Remzi, bu zevki gençlere aşılamak için her
türlü çalışmayı desteklemektedir. Şiire ilgisi olan gençleri tanınmış şairlerle
buluşturma fırsatı sağlamıştır. Ayrıca ilk defa 2007 yılında düzenlenen ve her yıl
düzenlenmesi planlanan Şumnu Genç Kalemler Şiir Şöleni ile gençler, kültür ve İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
120
sanat faaliyetlerinde kendini gösterme imkânı kazanmıştır. Katkıda bulunduğu her
etkinliğin Türk diline ve Türk kültürüne hizmet edecek nitelikte olmasına dikkat
eden Nurten Remzi, 24-26 Ekim 2008 tarihleri arasında düzenlenen 2. Şumnu
Genç Kalemler Şiir Şöleni’nin sunuş konuşmasında duygularını şöyle
dillendirmektedir: “Şiir şölenlerimiz arttıkça şair oranı da artacak. Şair oranı
yükseldikçe şiirde de bir artış olacak. Bu artışlar ne demek? Usanmadan,
yorulmadan, çaba, uğraşlarımızla Türkçemizi ve Türklüğümüzü korumak demek.
(…) Şiirimiz, bizim sevincimizi, mutluluğumuzu, kahrımızı, coşkumuzu, sevgimizi
yansıtır. Bu nedenle kültürümüze sahip çıkmak istiyorsak, insanların bağrından
çıkan eserleri yaşatalım”3
.
Bir milletin dili, onu geçmişten geleceğe taşır. Kültürün unsurlarından olan
dil; hem kültür taşıyıcısı hem de aktarıcısıdır. Dilin bu işlevi etkili bir şekilde
kullanıldığı zaman millî bilince sahip nesiller yetiştirilebilir. 1989’da
Bulgaristan’dan Türkiye’ye yaşanan büyük göçün ardından Türkçenin yaşatılması
ve kaliteli Türkçe öğretiminin yapılması önemli bir sorun hâline gelmiştir.
Eğitimcilerin, aydın kişilerin Türkiye’ye göç etmesiyle Bulgaristan’da kalan
Türkler, kendi çabalarıyla diline sahip çıkmaya çalışmıştır. Nurten Remzi’nin
edebiyata, Türkçeye, tarihe olan ilgisi onu sadece faaliyetlere katılmakla
bırakmamış, yaşadıklarını kadın gözüyle mısralara döküp okurlarla paylaşmasını
sağlamıştır. Bu yönüyle Bulgaristan’daki Türk kültürünü kadın duyarlılığıyla genç
nesillere aktarmada önemli katkıları olmuştur.
Barış, özlem, hoşgörü, sevgi, doğa, hayat mücadelesi, memleket sevgisi,
kardeşlik şiirlerinde işlediği konulardır. Nurten Remzi’nin Kavgamı Seviyorum adlı
şiir kitabında çocuklara yönelik şiirler de bulunmaktadır. Şiir kitabını üç bölüme
ayırabiliriz. Kavgamı Seviyorum şiirinin ve aynı başlığın yer aldığı ilk bölümde 36
şiir, lirik şiirlerin bulunduğu Saçların başlıklı bölümde 23 şiir vardır. Şair, çocuklar
için yazdığı şiirlerini Çiçek Bahçem başlığı altında toplar. Bu kısımda da 8 şiir yer
almaktadır. Çeşitli imge ve sembollerden yararlanılarak şiirler anlam bakımından
daha da zenginleştirilmiştir. “Türk demek, Türkçe demek” diyen Nurten Remzi
Türkçeyi özenli bir şekilde kullanmıştır. Şiirlerdeki anlam zenginliği ve temiz
Türkçe, güzel bir üslupla harmanlanmıştır. Ayrıca şiirlerde “Tanri, türku, işik,
gönul, yakismak, köpru” gibi Rumeli ağzının özelliklerini yansıtan bazı kelimeler
görmekteyiz.
Karamsarlık ve korku gibi olumsuz tutumlar, Nurten Remzi’nin kişiliğinde
olmadığı için şiirlerinde de yer almaz. Açık yüreklilikle duygu ve düşüncelerini
ifade etmekten çekinmeyen Remzi’nin bu cesaretini şu mısralarında rahatlıkla
görebiliriz:
Ben kavgamı seviyorum.
Yalana, haksızlığa baş kaldırıyorum.
Benliğimin, insanlığın uğruna.
3
“Genç Kalemler Şumnu’da Herkesi Mest Etti”, Mozaik Kültür Sanat Eğitimi Dergisi, Şumnu Kültür Evi
Yayını, S. 13, Kasım 2008, s. 9-10. ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken
Journal of World of Turks
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
121
Alçakça, çıkarlara hayır diyorum.
Adaleti, cömertliği seviyorum.
Açık konuşmayı, tartışmayı.
Emeğimi dağıtmaya ruhlarımız yücelirken.
İnsancıklara acıyorum,
Duygusuz, yalaka, dedikodu,
İkiyüzlü, açgözlü olanlara,
İlgisiz, amaçsız, baharsız kalanlara4
Kavgamı Seviyorum şiiri, kitaba ismini veren ve şairin hayat felsefesini
yansıtan en güzel şiirlerinden biridir. Şair, “Kavgamı Seviyorum” diyecek kadar
cesaretli, aynı zamanda farklı görüş ve inançlara da saygılıdır. Bu hoşgörülü
tutumunu Mozaik dergisinin 11. sayısına yazdığı sunuşta şöyle anlatır:
“Türklüğümüzü canlandırma fikri üzerinde çalışmalıyız. Tabii, diğer farklı insan,
düşünce, inanç ve kültüre saygı göstererek. Geçmişi, geçmişimizi bilerek, yeni
oluşan haklarımızı bilerek, yeni fikirler üretme zamanıdır diye düşünüyorum”5
.
Yeni ve sağlam fikirlerin iyi bir eğitimle, çalışmayla başarılacağını belirten Nurten
Remzi; şiirlerinde zaman zaman haksızlığa, yanlışlığa başkaldırsa da içindeki
umudu yansıtmayı ihmal etmez. Bunu yaptığı konuşmalarda, yazdığı şiirlerde
açıkça görebiliriz. Örneğin; Gücüm Var adlı şiiri daha okumadan vermek istediği
mesajı ve umut ışığını sezdirebilecek nitelikte bir şiirdir.
Gücüm var
Yeni bir Dünya yaratacak
Herkesin aradığı, özlediği.
Sanat ruhlu bir Dünya.
Sulanmamış güller gibi
Boynu bükük arkadaşların.
Damla damla su vermekle,
Gücüm var yaratacak.
Mutluluk ölümsüz…
Sevgi doyumsuz olacak…
Gücüm var,
Böyle bir Dünya yaratacak6
Şair, şiirinde belirttiği gibi engellerin olmadığı huzur içerisinde
yaşanabilecek bir dünya hayal eder ve bunu başarabileceğine emindir. Bu güce
inanarak kendi payına düşeni yapan Nurten Remzi, umarız, en kısa zamanda
emeğinin karşılığını görecektir.
4
Nurten Remzi, Kavgamı Seviyorum, Raster Yayınları, Şumnu 2007, s. 13.
5
Mozaik Kültür Sanat Eğitimi Dergisi, Şumnu Kültür Evi Yayını, S. 11, Şumnu Eylül 2008, s. 2.
6
Remzi, age., s. 29. İpek Yıldız
Bulgaristan’daki Türk Kültürü Işığı: Nurten Remzi
Turkish Culture Light in Bulgaria: Nurten Remzi
ZfWT Vol. 2, No. 1 (2010)
122
Sonuç:
Hayata dair inançlarını, duygu ve düşüncelerini mısralara döken Nurten
Remzi; yalnızca bunları söylemekle kalmaz, hayata geçirmeye çalışır. Bulgaristan
Türkleri ile Türkiye arasındaki kültürel bağları koparmamak için Türkiye’deki
faaliyetleri yakından takip eder. Çeşitli Türk dernek ve kuruluşlarının desteğiyle
ortak çalışmalar yapar. Bu sayede gençlerin yetişmesine katkı sağlarken aynı
zamanda, Şumnu Kültür Evi bünyesinde kurulan ekiplerin faaliyetlerini de
Türkiye’ye tanıtmış olur.
Bulgaristan Türklerinin kültürünü canlandırmak, geliştirmek ve tanıtmak
adına çaba sarf eden bu kültür ışığına ve onun gibi gönüllü isimlere şükranlarımızı
iletip çalışmalarında başarılar diliyoruz. Sağlıklı ve bereketli uzun bir ömür
temennileriyle...
Tarih boyunca kavramlar ve insanların ilgileri değişiyor. Tıpkı okulda söylenen şarkı ve şiirler gibi, kıyafetlerimizin rengi, şekli, tarzı, süsleri değiştiği gibi. Toplumun gelişimi, eğitimi ve yaşam felsefesinin daha anlamlı olması için beslendiği kanallar ve kaynaklar değişiyor. Çağdaş yaşamın hayat şartları ve siyasetin getirdiği maddi ve manevi özellikler de değişiyor. Basitçe moda gibi çabuk değişen olgular çok oluyor, ama ülkemizde kültürel ve siyasi kodların değişmeleri o kadar basitlik taşımıyor. O değişmelerin uğruna o kadar emek, o kadar uğraşı, o kadar sabır ve özgüven var. Gündeme yoğun yayılarak değişme ve gelişmeler, derin, ama herkesin anlayamadığı, herkesin hissedemediği bir mesaj oluyor. Bu mesajlar, insanın, toplumun, insanlığın derinliklerini etkiliyor.
Geçmişte açıkça ezilen ve bugün görünen veya perde arkası baskı altında yaşayan Bulgaristan Türklerin sorunları, ne yazık ki, hala var. Son zamanda, birçok olay, faaliyet ve resmi ziyaretlerin gerçekleşmesiyle sanki umut veriyor gibi. Onlarla ilgili haber, anlatım ve kavramlar da sanki moda gibi değişmelere yol açılıyor. Bazı olgular, kültürel, tarih ve yaşam felsefesi kodlarını etkileyip onların özelliğini değiştiriyor. Bir düşünelim: Yakın geçmişte belli kişi ve şahsiyetleri, tarih olaylarını anlatan medya, ders kitapları ve kültürel kaynaklar, kalın kalemle üzerlerlerinden çizilecekmiş gibi görünüyordu. Bugün Bulgaristan’da yumuşama var sanki. Yakın geçmişe kadar tamamen red edilen Türklerin tarihi, edebiyatı, hakimiyeti, yönetimi ve değerleri gizleniyordu. Hatta onlardan bahs etmek yasaktı. Bugün Türklere ve onların olumlu varlıklarına sanki yeniden doğarcasına güzel gözlerle bakılmaya başlandı. Şimdiye kadar insanlık gelişimine ve Osmanlı hakimiyetinde farklı farklı millet ve toplumların gelişmesine büyük katkısı olan Türklerin, olumlu varlıkları, geçmişte Bulgaristan’da gizli köşelere atılıp tamamen red edilmiş olsa da, bu gün sanki yeniden doğdu ve bize umut verdi. Bugün sanki yeniden gündeme geliyor gibi.
Doğanın bir kanunu işte… Mevsimler gelip gider. İnsanlar doğar ve ölür. Moda gibi kıyafetlerin tarzı gelip gider. Güzellik ve kötülükler döner. Bu gelip gitmelerin listesi bitmez. Evrende her şey döner. Bizim memleketimizde normal vatandaş olarak, doğal insan olarak sadece bizim huzurumuz ve yönetime güvenimiz sanki dönmüyor, değişmiyor. Onun da nedeni belli. Günlük hayatımızda o kadar çok gösterecek olumsuz, dürüştçe olmayan, ayırımcılık taşıyan örnek ve olaylar var. Bizler tarih boyunca bir Türk kökenli olarak çok yerlere gelip gitmişiz, zirvelere yükselip uçurumlara düşmüşüz, sonra yeniden parlamışız. Bulgaristan’da farklı farklı yönetimlerin dönemlerinde bazen daha sakin, bazen çok gergin günler yaşamışız. Bizleri Türk olarak geçmişte red etmiş olsalar da, adımızı, tarihimizi, kültürümüzü yok etmeye çalışsalar da, bugün onları canlandırmak için özgürlüğümüz yeniden doğdu sanki. Kültürümüz, maddi ve manevi değerlerimiz yeniden gündeme geldi sanki. Ama her şey sanki, sanki, sanki…Her şey gibi, gibi, gibi…Bazı haklarımız verilmiş gibi görünse de, maalesef verilmiyor. Verilse de, sadece verilmiş kadar görünmesi için veriliyor. Bize karşı duygu ve davranış değişmiş gibi görünse de, o sadece sözdedir. Zor durumlardan yeniden çıkış yolu bulmak için ülkemizde siyasi ve kültürel kodlar değişmeye yüz açtı sanki. Genimizde olan, atalarımızdan bizlere aktarılan, canımızda, kanımızda, beynimizde kalan olgular ve değerler solmuş ve sinmiş olsa da sanki yeniden kımıldamaya başladı, sanki yeniden canlandı ve hareketlendi. O var olan harekete her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuluyor. Sadece bizler değil, diğerleri de bu ihtiyacı duymaya başladı. Red edenlerden, yasak edilenlerden, yok etmeye çalışanlardan oluşan bir geniş ve derin boşluğun doldurulması için çalışmalar başladı sanki. Hayırlı olsun demeden geçemeyiz.
Bulgaristan Türkleri, derin tarihi kökleri olan ve değerli geleneklerinden kopmuş gibi yaşasa da, Anadilini yeterince bilmese de, onu öğrenmeye uygun sistem ve şartlar verilmese de, kendilerini tanımak için uzman, öğretmen, teori ve pratik kaynakları olmasa da, onlara karşı hala çok olumsuz ve üzücü davranış, karar ve olaylar hala yaşasa da, ayırımcılık yok gibi görünüp hala var olsa da, kan kardeşleri olan Türkiye ve dünya Türklerinin bilgi ve birikimleri hesaplara katılmamış gibi görünse de, dünyanın her yerinde bulunan tarihçi, araştırmacı, edebiyat eleştiricisi, folklorcu ve uzmanlar, burasının uydurma tarih ve gwerçekleri yansıtmayan kaynak ve hikayelerle örülmüş boş ve önyargılı insanlara inanmış gibi görünse de, biliyoruz, insani ve evrensel değerler bitmedi, bitemez.
Ad değişimi dönemi ve göç olaylarının acısı ve kayıpları bizlere ne olduğumuzu hatırlattı sanki… O ana kadar kendiliğimizden değişmeye başlamıştık. Fatma’lar Fani oldu, Ayşe’ler Ani oldu… Komunist dönemi yöneticisi Todor Jivkov “büyük kahraman” oldu. İyi ki bu “kahramanlığı” yaptı, çünkü bizi ne olduğumuzu öğretti. Televizyondan onun hece hece sunumu, gözlerimden hala gitmiyor, hala yırtık sesi kulaklarımda, bas bas bağıran şöyle demişti: “ Tarihin çarkı geri dönmez, dönemez…” Ama sanki döndü! Hem de nasıl döndü! Hem de nasıl her şey değişti! Adımız, şanımız, kendimize güvenimiz, özelliklerimiz, Anadilimiz, dinimiz, maddi ve manevi zenginliklerimiz ve var olmamız moda gibi gelip giden siyasi felsefeyle gitmiş ve bitmiş gibi görünse de, gücümüz eksilmiyor, gururumuz sönmüyor, kötü günlerde birliğimiz güçleniyor, umudumuz tükenmüyor. Türklerle ilgili moda gibi değişen ülkemizde kültürel ve siyasi kodlar değişse de biz değişmiyoruz. Tarih, kültür, şiir, barış, yer, gök, su, topraklarımızda var olmamız ölmedi, ölmüyor. Bu güne kadar bizlere yapılan olumlu düzen değişimleri sanki yapılmış gibi gösterilse de var olmamız ölmedi. Hatta bu suni gösterişler, bize daha çok hız veriyor, daha çok sabrımızı ve gücümüzü pekiştiriyor. Hala farkında değiller, hala anlamış ve öğrenmiş değiller. Kültür, tarih, sanat, spor, kapasite, yetenek, bilgi, mantık, güç, birikim, maddi ve manevi zenginlik ve değerlerimizle bizim var olmamız ölmüyor. Hiç bir zaman ölmeyecek!
Deliorman’ın Adı Deli
GEÇMİŞTEN GELECEĞE ESEN RÜZGARLAR
(Anadili, Tarih, Kültür, Din, Özelliklerimizin
Rüzgarları)
Rüzgarlar bazan geçmiş tarihten, esinler bazen
Atalarımızdan eser. Masallar anlatır, destanlar heyecanlandırır, efsaneler
yüceltir, anılar getirir ve resimler, yazar, çizer...
Coşkular, çabalar, kokular, gökkuşağı
renkleriyle zenginlik getirir, gurur yapar, serefli
makamlar yaratır. Hatta insan ve insanlık serüvenlerinizin soru
ve sorunlarına yanıtlar verir veya üretir. Ufuktaki
oluşan kaosumuzu ve büyük umut karmaşamızı aydınlatır, geçmişten geleceğe
uzanan sağlam
köprü yaratır, hatta ayaklarımızın daha sağlam
basmasını, daha güçlü olmamızı, daha çok değer taşıyan insan olmamızı sağlar ve
soru işaretleri dolu gizemleri çözer.
Geçmişten bu günümüze esen rüzgarlar bazen
tüküsüyle, destanıyla, sanatıyla esin gibi ruhumuzu okşayan, bazen çarpan ve
can acıtandır. O, geçmişten esen rüzgarlar tarihimizin, kültürümüzün,
özelliklerimizin, dinimizin, Anadilimizin, geleneklerimizin bütün boyutlarından
izler taşıyandır. Geçmişteki yüzyıllar boyunca süren var oluşumuzun sadece bir
tanığı olarak değil, aynı anda bu günkü yapacaklarımızın bir başlangıç
inisiyatifidir, anılarımızın birikimiyle bir birlik ve beraberliğin
kuruluşudur, çük değerli ve çok güzel, ama aynı anda çok zor ve çok yıpratıcı
ilk adımlarımızın bir olgunlaşma bireyidir ve gelecekteki yaşantımızın bir
olağanüstü gücüdür.
Geçmişten geleceğe esen kuvvetli, bazen can
acıtırcasına çarpan, ama önemli rüzgarlardan kaçmayalım! Onlardan korkmayalım,
gizlenmeyelim! Değerini bilelim ve kaçırmayalım! Çünkü onların devamı var.
İnsanı, başka yaratıklardan ayıran özelliği var. Bizi, insan yapan esinleri
var. O esinlerin derin duygusu ve zarif duygusallığı var. Güzel yaşantımızın
kokusu var. Bilgi, tecrübe, entellik ve pozitiv enerji birikiminden gücümüzün,
dost sohbetlerimizin, huzurlu günlerimizin ve aydın geleceğimizin sadece umudu,
beklentisi değil, aslı ve gerçeği de var.
Rüzgarlar, geçmişten geleceğe dinmez, bitmez.
Rüzgarlar, geçmişten geleceğe eser!
TRT TV,
Bayarampaşa Bereket Konvoyu
GEÇMİŞTEN GELECEĞE ESEN RÜZGARLAR
(Anadili, Tarih, Kültür, Din, Özelliklerimizin Rüzgarları)Rüzgarlar bazan geçmiş tarihten, esinler bazen Atalarımızdan eser. Masallar anlatır, destanlar heyecanlandırır, efsaneler yüceltir, anılar getirir ve resimler, yazar, çizer...
Coşkular, çabalar, kokular, gökkuşağı renkleriyle zenginlik getirir, gurur yapar, serefli makamlar yaratır. Hatta insan ve insanlık serüvenlerinizin soru
ve sorunlarına yanıtlar verir veya üretir. Ufuktaki oluşan kaosumuzu ve büyük umut karmaşamızı aydınlatır, geçmişten geleceğe uzanan sağlam
köprü yaratır, hatta ayaklarımızın daha sağlam basmasını, daha güçlü olmamızı, daha çok değer taşıyan insan olmamızı sağlar ve soru işaretleri dolu gizemleri çözer.
Geçmişten bu günümüze esen rüzgarlar bazen tüküsüyle, destanıyla, sanatıyla esin gibi ruhumuzu okşayan, bazen çarpan ve can acıtandır. O, geçmişten esen rüzgarlar tarihimizin, kültürümüzün, özelliklerimizin, dinimizin, Anadilimizin, geleneklerimizin bütün boyutlarından izler taşıyandır. Geçmişteki yüzyıllar boyunca süren var oluşumuzun sadece bir tanığı olarak değil, aynı anda bu günkü yapacaklarımızın bir başlangıç inisiyatifidir, anılarımızın birikimiyle bir birlik ve beraberliğin kuruluşudur, çük değerli ve çok güzel, ama aynı anda çok zor ve çok yıpratıcı ilk adımlarımızın bir olgunlaşma bireyidir ve gelecekteki yaşantımızın bir olağanüstü gücüdür.
Geçmişten geleceğe esen kuvvetli, bazen can acıtırcasına çarpan, ama önemli rüzgarlardan kaçmayalım! Onlardan korkmayalım, gizlenmeyelim! Değerini bilelim ve kaçırmayalım! Çünkü onların devamı var. İnsanı, başka yaratıklardan ayıran özelliği var. Bizi, insan yapan esinleri var. O esinlerin derin duygusu ve zarif duygusallığı var. Güzel yaşantımızın kokusu var. Bilgi, tecrübe, entellik ve pozitiv enerji birikiminden gücümüzün, dost sohbetlerimizin, huzurlu günlerimizin ve aydın geleceğimizin sadece umudu, beklentisi değil, aslı ve gerçeği de var.
Rüzgarlar, geçmişten geleceğe dinmez, bitmez. Rüzgarlar, geçmişten geleceğe eser!